29 Temmuz 2011 Cuma
19 Temmuz 2011 Salı
AGİT’e üye ilk ve tek ‘filtreci’ olacağız
Türkiye, AGİT bölgesinde devlet eliyle zorunlu filtre uygulamaya kalkan ilk ve tek ülke. BThaber‘de Özgür Uçkan imzasıyla yayınlanan habere göre filtrenin başlatılacağı 22 Ağustos’tan sonra Türkiye, bu kritere uyan Çin ve İran’la aynı kategoride yer alacak.
Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT), 8 Temmuz 2010 tarihinde, “İnternette İfade Özgürlüğü: AGİT üyesi devletlerde internet ile ilgili ifade özgürlüğü, bilginin özgür akışı ve medya çoğulluğu hakkındaki yasal önlemler ve uygulamalara dair bir çalışma” başlıklı raporunu yayınladı.
AGİT Medya Özgürlüğü Temsilcisi Dunja Mijatoviç’in, raporun yazarı, internet hukuku ile ilgili konularda dünya çapında bir otorite sayılan, Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Prof.Dr. Yaman Akdeniz’le birlikte Viyana’da sunduğu rapor, tüm AGİT bölgesinde internet özgürlüğünü inceleyen en kapsamlı çalışma.
Raporda Türkiye ile ilgili de bir hayli malzeme olması, internet özgürlüğü konusundaki sabıkamız düşünüldüğünde normal. Nitekim rapor, “sites.google”, “last FM”, “wordpress”, “blogger” gibi popüler örneklerin yanı sıra erişime engellenen çok sayıda politik, muhalif internet sitesine de değinerek bu sabıkayı tescilliyor ve sorunun kaynağını, Avrupa Birliği başta olmak üzere uluslararası hukuk kurallarını çiğneyen 5651 sayılı internet sansür yasası ve fikri hak düzenlemelerinde görüyor.
Raporun en önemli çıktılarından biri, BTK’nın 22 Ağustos’ta uygulamaya koyacağı, “güvenli internet” adı altında “sansürlü internet”i genelleştirecek filtre uygulaması hakkında. Bu uygulamanın, Avrupa Konseyi’nin Nisan 2011 tarihli “İnternetin Evrenselliğini, Bütünlüğünü ve Açıklığını Korumak ve Geliştirmek” kararı ile bir internet sansürü olarak ilan edildiğini daha önce bu köşede yazmıştım. AGİT raporu çok daha açık ve seçik bir teşhiste bulunuyor. Filtre uygulamalarının interneti sansürlemek için kullanılan yöntemlerden biri olduğunu ve dolayısıyla filtre içeriklerinin bağımsız sivil toplum örgütleri tarafından dikkatle izlenmesi gerektiğine dikkat çekiyor. Bizdeki internet kafeler ve kamusal erişim alanlarındaki zorunlu ve şeffaf olmayan filtre uygulamalarını da eleştirdikten sonra vurucu cümle geliyor: “Türkiye, 22 Ağustos’ta, 56 ülkeden oluşan AGİT bölgesinde devlet eliyle zorunlu filtre uygulayan ilk ve tek ülke olacak.”
Yani BTK’nın kendisini savunmak için ileri sürdüğü, “birçok ülke filtre uyguluyor” iddiası resmen çürütülmüş oluyor. Çünkü bu ülkeler filtreyi devlet eliyle hazırlayıp, merkezi biçimde ve zorunlu olarak herkese dayatmıyor. Yani Türkiye, 22 Ağustos’tan sonra resmen Çin, İran, Suudi Arabistan liginde yer alaca
"Bulut Bilişim Ekonomisi – Bölüm 3
Bir önceki yazıda bulut teknolojisinin talep tarafında sağladığı faydaların altında yatan nedenlere yakından bakmıştık. Bu yazıda ise bulut bilişimin talep tarafında ne gibi faydalar sağladığına ve çoklu paylaşımlı uygulama modelinin ne gibi yararlar sağladığına değineceğiz.
- Daha yüksek performans beklentisi: Günümüz kullanıcıları, kaynak sınırlandırmalarına alışmış ve bununla yaşamayı öğrenmiş durumdadır. Örneğin, kullanıcılar karmaşık hesaplamaları akşam saatlerinde yapmaktadırlar, iterasyon içeren modellemelerden kaçınmaktadırlar veya bambaşka bir çözüm olarak zaman alıcı ve maliyetli olan tedarik zinciri optimizasyonuna gitmektedirler. Günümüz bulut teknolojisinin getirdiği yeni iş modeli; kullanıcının, 1 saat çalışan 1000 makine ile, 1000 saat çalışan 1 makineye aynı maliyette sahip olmasını sağlar. Günümüzde, kullanıcı projeyi tamamlamak için muhtemelen 1000 saat beklemekte veya projeyi ertelemektedir. Bulutta ise, süreci hızlandırmak için sanal olarak 1000 makine kullanmanın herhangi bir ek maliyeti yoktur. Bu durumun, değişkenlikler üzerinde önemli etkisi bulunmaktadır. Örneğin, Nemo da dahil olmak üzere pek çok ünlü animasyon filminin yapımcısı olan Pixar Animasyon Stüdyoları, animasyon işleme süreçlerini Windows Azure platformu üzerinde koşturmaktadırlar çünkü filmlerinin her bir karesinin (frame) işlenmesi tek bir işlemciyle sekiz saat sürmektedir; bir diğer ifadeyle, yalnız bir işlemci kullanarak bütün bir filmi işlemeleri 272 yıl sürmektedir. Pixar, Azure ile birlikte aynı işi ihtiyaçları olan hızda yapma imkanına sahip olmuştur.
- Toplu işlemler gerçek zamanlı hale gelecek: Daha önce toplu işlenen pek çok işlem –örneğin, çevrimiçi satıcılar için anlık stok bilgisi gibi- bulutla birlikte gerçek zamanlı hale gelecek. Bunun sonucunda, bir dizi halinde gerçekleşen, yani sırasıyla gerçekleşen çok aşamalı işlemler, artık aynı anda gerçekleştirilebilecek; örneğin üretim yapan bir firma aynı anda envanterini listelerken, diğer yandan siparişlerini kontrol edebilecek, ve bir yandan yeni kaynaklar sipariş edebilecek. Böyle bir imkanın, kullanım oranını büyük oranda artırması beklenmektedir.
- Kullanıcı sayısı arttıkça, uygulama yönetimi için kullanıcı başına düşen birim maliyet azalır. Paylaşımsız bir ortamda, her kullanıcı kendi uygulamasının yönetim masraflarını karşılamak durumundadır. Paylaşımsız ortamlarda, yazılım güncellemelerini yapmak gibi bazı uygulamalar pek çok defa tekrarlanır. Paylaşımlı bir ortamda, maliyet kullanıcı başına dağıtılmış olur ve kullanıcı başına düşen uygulama yönetim maliyeti sıfıra gitme eğilimi gösterir. Buradan elde edilecek tasarruf toplam maliyetin yanında anlamlı bir büyüklüktür, özellikle karmaşık uygulamalara sahip olan kurumlarda.
Bulut Bilişim Ekonomisi – Bölüm 2
- Gelişigüzellik: Son kullanıcıların kaynaklara erişim düzeni, belirli bir oranda gelişigüzellik içerir. Örneğin, kullanıcılar e-postalarını farklı zamanlarda kontrol ederler. Klasik yapılarda, hizmet standardı anlaşmalarını yerine getirmek için, gerekli olduğunda devreye alınmak üzere kapasite kullanımını artırmak amacıyla kullanılabilecek sistemler hazırda bulundurulur zira pek çok insanın aynı anda gerçekleştirmek isteyeceği görevler de bulunabilir. Böyle bir durumda, belli anlarda kaynaklar verimli kullanılırken, diğer zamanlarda kullanım oranı düşük oranlarda seyredebilir. Eğer sunucular havuz mantığında işliyorsa, yani kaynaklar bir havuzda toplanmış ve paylaşaılabiliyorsa, bu değişkenlik belli oranda azaltılabilir.
- Gün içindeki değişkenlikler: Kullanıcıların her gün tekrar eden davranışlarda bulundukları bilinmektedir. Örneğin, tüketici servisleri akşam saatlerinde tavan yaparken, iş yeri servisleri gün içinde en yüksek noktasına ulaşmaktadır. Klasik bir sistemde, kapasite gün içindeki bu artışları karşılayabilecek şekilde planlanır, ancak günün diğer bölümlerinde kapasite kullanımı oldukça düşük seviyelerde seyreder. Kaynak kullanımındaki bu değişkenlik, aynı sunucu üzerinde farklı zaman dilimlerindeki uygulamaları çalıştırarak veya günün farklı saatlerinde yoğunluk kazanan uygulamaları aynı sunucu üzerinde çalıştırarak giderilebilir. Örneğin, kurumsal servislerle tüketici servisleri aynı sunucu üzerinde çalıştırılabilir çünkü biri gündüz saatlerinde yoğunken, diğeri akşam saatlerinde yoğundur.
- Endüstri özelinde değişkenlik: Bazı değişkenler endüstri dinamikları tarafından belirlenir. Endüstri çeşitliliğinin farklı tipleri bulunabilir. Bazıları, dönemsel olarak tekrar eden ve tahmin edilebilir olaylar olabilirken (Dünya kupası veya olimpiyatlar), bazıları ise beklenmedik olaylar olabilir. Her türlü durum için ortak olan nokta, kapasitenin mutlaka ihtiyacı karşılayabilecek şekilde ayarlanması, dahası bunun üzerine bir miktar hata payı da koyulmasının gerekliliğidir. Böyle bir durumda, kapasitenin büyük bölümü bir kez daha kullanılmadan bekleyecektir. Güçlü bir çeşitlendirme çalışması, endüstri özelindeki bu yoğunluk farklarından faydalanarak, kapasitenin daha etkin ve verimli kullanılmasına yardımcı olmaktadır.
- Çoklu kaynak değişkenliği: Hesaplama, depolama vb. kaynaklar genelde beraberinde belirli sınırlamalar getirir. Bir sunucunun hesaplama gücü (CPU), depolama alanı ve benzeri diğer kaynakları limitlidir. Arama yapmak gibi bazı iş yükleri oldukça yüksek CPU gerektirirken, göreceli olarak çok daha az miktarda depolama alanaı gerektirir. E-posta gibi bir iş yükü ise aramanın tam tersine daha fazla depolama alanı gerektirirken, daha az CPU gerektirir. CPU ve depolama için optimize edilmiş sunucular satın alarak kapasite kullanımını düzeltmek veya dengelemek mümkün olabilir. Ancak, böyle bir çözüm verimsiz kapasite kullanımı sorununu tam anlamıyla çözmeye yetmez zira böyle bir çözüm bir yandan sistemdeki esnekliği azaltırken, diğer yandan maliyet artışına sebep olur. Çoklu kaynak değişkenliği, kaynak kullanımı anlamında birbirini tamamlayıcı rolleri olan iş yüklerinin aynı kaynak havuzu üzerinde çalıştırılması gibi bir çeşitlendirme yapılmadığı taktirde, mevcut kaynakların verimli kullanılamamasına yol açar.
- Belirsiz büyüme düzenleri: Kurumun gelecekte ihtiyaç duyabileceği kaynak miktarının tahmini ve ilgili kaynağın devreye alınması zor bir süreçtir. Kurumlar, altyapı ihtiyaçlarını gerçekten biliyor olsalar dahi BT yatırımı yapmadan önce üst yönetimden veya karar verici mekanizmalardan onay almaya gerek duyarlar. Büyük çaplı kurumlarda dahi bu durumla karşılaşılır ve firmaların satın almayı tamamlayıp sistemi devreye alması çoğu zaman 6-12 aylık bir züre zarfında gerçekleşir. Kullanıcılar arasında iş yükü çeşitlendirmesi yaparak, beklenenden fazla oranda ihtiyaç duyulan kapasite miktarı, beklenenden az oranda ihtiyaç duyulan kapasite ihtiyacıyla dengelenebilir ve böylece bulut sağlayıcısı bu değişkenliğin etkisini azaltmış olur.