19 Temmuz 2011 Salı

AGİT’e üye ilk ve tek ‘filtreci’ olacağız

AGİT’e üye ilk ve tek ‘filtreci’ olacağız: "

Türkiye, AGİT bölgesinde devlet eliyle zorunlu filtre uygulamaya kalkan ilk ve tek ülke. BThaber‘de Özgür Uçkan imzasıyla yayınlanan habere göre filtrenin başlatılacağı 22 Ağustos’tan sonra Türkiye, bu kritere uyan Çin ve İran’la aynı kategoride yer alacak.

Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT), 8 Temmuz 2010 tarihinde, “İnternette İfade Özgürlüğü: AGİT üyesi devletlerde internet ile ilgili ifade özgürlüğü, bilginin özgür akışı ve medya çoğulluğu hakkındaki yasal önlemler ve uygulamalara dair bir çalışma” başlıklı raporunu yayınladı.

AGİT Medya Özgürlüğü Temsilcisi Dunja Mijatoviç’in, raporun yazarı, internet hukuku ile ilgili konularda dünya çapında bir otorite sayılan, Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Prof.Dr. Yaman Akdeniz’le birlikte Viyana’da sunduğu rapor, tüm AGİT bölgesinde internet özgürlüğünü inceleyen en kapsamlı çalışma.

Raporda Türkiye ile ilgili de bir hayli malzeme olması, internet özgürlüğü konusundaki sabıkamız düşünüldüğünde normal. Nitekim rapor, “sites.google”, “last FM”, “wordpress”, “blogger” gibi popüler örneklerin yanı sıra erişime engellenen çok sayıda politik, muhalif internet sitesine de değinerek bu sabıkayı tescilliyor ve sorunun kaynağını, Avrupa Birliği başta olmak üzere uluslararası hukuk kurallarını çiğneyen 5651 sayılı internet sansür yasası ve fikri hak düzenlemelerinde görüyor.

Raporun en önemli çıktılarından biri, BTK’nın 22 Ağustos’ta uygulamaya koyacağı, “güvenli internet” adı altında “sansürlü internet”i genelleştirecek filtre uygulaması hakkında. Bu uygulamanın, Avrupa Konseyi’nin Nisan 2011 tarihli “İnternetin Evrenselliğini, Bütünlüğünü ve Açıklığını Korumak ve Geliştirmek” kararı ile bir internet sansürü olarak ilan edildiğini daha önce bu köşede yazmıştım. AGİT raporu çok daha açık ve seçik bir teşhiste bulunuyor. Filtre uygulamalarının interneti sansürlemek için kullanılan yöntemlerden biri olduğunu ve dolayısıyla filtre içeriklerinin bağımsız sivil toplum örgütleri tarafından dikkatle izlenmesi gerektiğine dikkat çekiyor. Bizdeki internet kafeler ve kamusal erişim alanlarındaki zorunlu ve şeffaf olmayan filtre uygulamalarını da eleştirdikten sonra vurucu cümle geliyor: “Türkiye, 22 Ağustos’ta, 56 ülkeden oluşan AGİT bölgesinde devlet eliyle zorunlu filtre uygulayan ilk ve tek ülke olacak.”

Yani BTK’nın kendisini savunmak için ileri sürdüğü, “birçok ülke filtre uyguluyor” iddiası resmen çürütülmüş oluyor. Çünkü bu ülkeler filtreyi devlet eliyle hazırlayıp, merkezi biçimde ve zorunlu olarak herkese dayatmıyor. Yani Türkiye, 22 Ağustos’tan sonra resmen Çin, İran, Suudi Arabistan liginde yer alaca

"

Bulut Bilişim Ekonomisi – Bölüm 3

15 Temmuz 2011 tarihinde mshowto.org web sitesinde yayınlanmıştır.
Bir önceki yazıda bulut teknolojisinin talep tarafında sağladığı faydaların altında yatan nedenlere yakından bakmıştık. Bu yazıda ise bulut bilişimin talep tarafında ne gibi faydalar sağladığına ve çoklu paylaşımlı uygulama modelinin ne gibi yararlar sağladığına değineceğiz.
0
Bulut teknolojisi; gün içindeki değişkenlikleri, iş yükü ve coğrafik olarak çeşitlendirme yapabildiği ölçüde azaltır. Ortalama bir kurumda, kaynak kullanımında gün içindeki en yoğun dönem gün ortlamasının iki katı kadardır. Büyük, farklı coğrafyalara yayılmış kurumlarda dahi, çalışanların büyük çoğunluğu aynı zaman diliminde yaşadıklarından kaynak kullanım oranları birbirine benzerlik gösterir. Bununla birlikte, pek çok kurum biri diğerini dengeleyen iş yükü düzenlerine sahip olma eğiliminde değiller. Örneğin, gün içinde gerçekleşen e-posta, ağ ve işlemler, gece satlerinde geçekleşlen aynı yoğunluktaki bir aktif işlemle değiştirilmez. Farklı tipteki iş yüklerini ve kurumları aynı kaynak havuzu üzerinde toplamak gün içinde karşılaşılan maksimum veya minimum yükün dengelenmesine yardımcı olur.
Resim 1
Endüstri değişkenliği, her kurum için birbiriyle oldukça ilişkili maksimum ve minimum kullanım oranlarının oluşmasına sebep olur. Yan taraftaki figürde, Amerak’daki farklı endüstriler için endüstri çeşitliliği gösterilmiştir.
Windows Live Hotmail ve Bing gibi Microsoft servisleri; farklı kaynak profillerine sahip iş yüklerini optimize etmek için farklı alt servislerin katmanlandırılmasıyla,çoklu kaynak çeşitlendirmesinden faydalanırlar. Buradan elde edilen faydaları ölçmek kolay olmadığı için, bu modelde çoklu kaynak çeşitlendirmesine yer verilmemiştir.
Bazı belirsiz büyüme düzeni değişkenlikleri ise donanım standartlandırması yaparak azaltılabilir. Modele göre, en fazla 1000 sunucuya sahip olan firmalarda belirsiz büyüme değişkenliğinin etkisi, aynı değişkenliğin genel bulut üzerindeki etkisinden %30-%40 oranında daha fazladır. Daha küçük işletmeler için, bu etki daha da büyüktür.
Şu ana kadar, bahsedilen tüm değişkenliklerin buluta geçince de değişmediğini varsaydık. Aslında, buluta geçişle birlikte değişkenliklerde bir miktar artma gerçekleşmektedir, ve bu da ölçek ekonomilendirmesinin artmasına sebep olmaktadır. Bu durumun altında yapan iki temel sebep vardır.
  • Daha yüksek performans beklentisi: Günümüz kullanıcıları, kaynak sınırlandırmalarına alışmış ve bununla yaşamayı öğrenmiş durumdadır. Örneğin, kullanıcılar karmaşık hesaplamaları akşam saatlerinde yapmaktadırlar, iterasyon içeren modellemelerden kaçınmaktadırlar veya bambaşka bir çözüm olarak zaman alıcı ve maliyetli olan tedarik zinciri optimizasyonuna gitmektedirler. Günümüz bulut teknolojisinin getirdiği yeni iş modeli; kullanıcının, 1 saat çalışan 1000 makine ile, 1000 saat çalışan 1 makineye aynı maliyette sahip olmasını sağlar. Günümüzde, kullanıcı projeyi tamamlamak için muhtemelen 1000 saat beklemekte veya projeyi ertelemektedir. Bulutta ise, süreci hızlandırmak için sanal olarak 1000 makine kullanmanın herhangi bir ek maliyeti yoktur. Bu durumun, değişkenlikler üzerinde önemli etkisi bulunmaktadır. Örneğin, Nemo da dahil olmak üzere pek çok ünlü animasyon filminin yapımcısı olan Pixar Animasyon Stüdyoları, animasyon işleme süreçlerini Windows Azure platformu üzerinde koşturmaktadırlar çünkü filmlerinin her bir karesinin (frame) işlenmesi tek bir işlemciyle sekiz saat sürmektedir; bir diğer ifadeyle, yalnız bir işlemci kullanarak bütün bir filmi işlemeleri 272 yıl sürmektedir. Pixar, Azure ile birlikte aynı işi ihtiyaçları olan hızda yapma imkanına sahip olmuştur.
  • Toplu işlemler gerçek zamanlı hale gelecek: Daha önce toplu işlenen pek çok işlem –örneğin, çevrimiçi satıcılar için anlık stok bilgisi gibi- bulutla birlikte gerçek zamanlı hale gelecek. Bunun sonucunda, bir dizi halinde gerçekleşen, yani sırasıyla gerçekleşen çok aşamalı işlemler, artık aynı anda gerçekleştirilebilecek; örneğin üretim yapan bir firma aynı anda envanterini listelerken, diğer yandan siparişlerini kontrol edebilecek, ve bir yandan yeni kaynaklar sipariş edebilecek. Böyle bir imkanın, kullanım oranını büyük oranda artırması beklenmektedir.
Şunu belirtmek gerekir ki, en büyük genel bulut organizasyonu dahi tüm bu değişkenlikleri tam anlamıyla çeşitlendiremeyebilir, örneğin piyasa değişkenliği aynı kalacaktır. Talebi daha da dengelemek için, çok yönlü bir fiyatlandırmaya gidilmelidir. Mesela, elektrik piyasasına benzer olarak, kullanıcılar taleplerini yoğunluğun yüksek olduğu dilimden yoğunluğun daha düşük olduğu dilimlere kaydırma konusunda teşvik edilebilirler. Dahası, talepteki bu fiyat esnekliği sebebiyle düşük fiyatlar kullanıcılardan daha fazla talep gelmesine sebep olabilir. Ve nihayetinde talepteki bu artış, bulutun getirdiği ekonomik faydaların daha da artmasına yardımcı olacaktır.
Çoklu-Paylaşım Modelinde Durum    
Daha önce de bahsedilen kaynak ve talep taraflarındaki ölçek ekonimisi uygulama mimarisinden bağımsız olarak gerçekleştirilebilir. Bu noktada mimarinin paylaşımlı veya paylaşımsız olması önemli değildir. Ölçek ekonomisinin faydalarından yararlanılabilecek önemli bir kaynak daha mevcuttur ancak bu kaynağın kullanılabilmesi yalnızca uygulamaların paylaşımlı olarak dizayn edilmesine bağlıdır. Bir diğer deyişle, her kullanıcı için bir uygulama çalıştırmak yerine, paylaşımlı bir ortamda pekçok kullanıcı bir uygulamayı kullanabilir. Bu durumun önemli bir faydası bulunmaktadır:
  • Kullanıcı sayısı arttıkça, uygulama yönetimi için kullanıcı başına düşen birim maliyet azalır. Paylaşımsız bir ortamda, her kullanıcı kendi uygulamasının yönetim masraflarını karşılamak durumundadır. Paylaşımsız ortamlarda, yazılım güncellemelerini yapmak gibi bazı uygulamalar pek çok defa tekrarlanır. Paylaşımlı bir ortamda, maliyet kullanıcı başına dağıtılmış olur ve kullanıcı başına düşen uygulama yönetim maliyeti sıfıra gitme eğilimi gösterir. Buradan elde edilecek tasarruf toplam maliyetin yanında anlamlı bir büyüklüktür, özellikle karmaşık uygulamalara sahip olan kurumlarda.
Sunucu kapasitesinin etkin kullanımı anlamında kaynak tarafındaki faydalar ve iş yüklerinin çeşitlendirilmesi anlamında talep tarafındaki faydalar, çoklu paylaşımlı uygulama modeliyle birleştiğinde kurumlar için önemli ölçüde maliyet avantajı sağlanmaktadır. Bulut bilişimin mümkün kıldığı iş modelinin maliyet anlamındaki temel dayanağı budur.

Bulut Bilişim Ekonomisi – Bölüm 2


14 Temmuz 2011'de mshowto.org web sitesinde yayınlanmıştır.
Bir önceki yazımızda bulut bilişim modelinin ekonomik anlamda sağladığı ve sağlayabileceği avantajlardan kabaca söz etmiştik ve kaynak tarafındaki önemli ekonomiks katkıların neler olduğuna yakından bakmıştık. Bu yazıda ise, bulut bilişimin kaynak tarafında sağladığı ekonomik avantajları derinlemesine inceleyeceğiz.
Talep Tarafındaki Durum
BT harcamalarının toplam maliyeti, yalnızca sahip olunan kapasitenin maliyeti ile değil, eldeki kapasitenin ne derece verimli kullanıldığı ile de doğrudan ilgilidir. Bu yüzden, kaynak (işlrm gücü (CPU), bant genişliği, depolama vs.) kullanımının maliyet üzerindeki etkilerini ve doğru planlamayla buralardan nasıl fayda sağlanabileceğinin incelenmesi gerekmektedir.
Sanallaştırma teknolojisinden faydalanılmayan bir veri merkezinde, her bir uygulama veya iş yükü, tipik olarak kendi fiziksel sunucusu üzerinde çalışır. Bu durum, ihtiyaç duyulan sunucu sayısının sahip olunan uygulama veya iş yükü miktarıyla doğrusal olarak ölçeklendirilmesi demektir. Böyle bir modelde, sunucuların kullanım oranı oldukça düşüktür; hatta bu oran %5-%10 seviyelerinde seyretmektedir. Sanallaştırma, aynı fiziksel sunucu üzerinde farklı uygulamarın çalıştırılmasına imkan tanıyarak, kaynakların daha verimli kullanılmasına yardımcı olur. Bu durumun doğrudan bir sonucu olarak, sanallaştırma teknolojisi kullanmanın aynı sayıda uygulamayı ve iş yükünü çalıştırmak için bu teknolojiiyi kullanmayan modellerden daha az sayıda fiziksel sunucuya ihtiyaç duyduğu söylenebilir. Peki bu husus, ölçek ekonomilendirmesini nasıl etkiler? Eğer tüm uygulamalar veya iş yükü sabit bir kullanıma sahipse, bu durumda yalnızca gereken fiziksel sunucu miktarı azalacaktır ve  bu durum ölçek ekonomilendirmesini etkilemeyecektir. Fakat pratikte, uygulamaların kullanım oranları zaman içerisinde oldukça değişkenlik gösterir. Örneğin, bir uygulama herhangi bir anda çok fazla kaynak tüketiyor olabilirken, birkaç dakika içerisinde neredeyse hiç kullanılmıyor olabilir. Bu durum, talep birleştirme veya çeşitlendirme yoluyla kaynak kullanımı anlamında önemli iyileştirmeler yapabilmeye olanak tanır.
Bulut bilişimin sağladığı esnek iş modeliyle maliyet avantajına dönüştürülebilecek ve kaynak kullanımını doğrudan etkileyen bazı değişkenlikleri inceleyelim.
Resim 1
  • Gelişigüzellik: Son kullanıcıların kaynaklara erişim düzeni, belirli bir oranda gelişigüzellik içerir. Örneğin, kullanıcılar e-postalarını farklı zamanlarda kontrol ederler. Klasik yapılarda, hizmet standardı anlaşmalarını yerine getirmek için, gerekli olduğunda devreye alınmak üzere kapasite kullanımını artırmak amacıyla kullanılabilecek sistemler hazırda bulundurulur zira pek çok insanın aynı anda gerçekleştirmek isteyeceği görevler de bulunabilir. Böyle bir durumda, belli anlarda kaynaklar verimli kullanılırken, diğer zamanlarda kullanım oranı düşük oranlarda seyredebilir. Eğer sunucular havuz mantığında işliyorsa, yani kaynaklar bir havuzda toplanmış ve paylaşaılabiliyorsa, bu değişkenlik belli oranda azaltılabilir.
Resim 2
  • Gün içindeki değişkenlikler: Kullanıcıların her gün tekrar eden davranışlarda bulundukları bilinmektedir. Örneğin, tüketici servisleri akşam saatlerinde tavan yaparken, iş yeri servisleri gün içinde en yüksek noktasına ulaşmaktadır. Klasik bir sistemde, kapasite gün içindeki bu artışları karşılayabilecek şekilde planlanır, ancak günün diğer bölümlerinde kapasite kullanımı oldukça düşük seviyelerde seyreder. Kaynak kullanımındaki bu değişkenlik,  aynı sunucu üzerinde farklı zaman dilimlerindeki uygulamaları çalıştırarak veya günün farklı saatlerinde yoğunluk kazanan uygulamaları aynı sunucu üzerinde çalıştırarak giderilebilir. Örneğin, kurumsal servislerle tüketici servisleri aynı sunucu üzerinde çalıştırılabilir çünkü biri gündüz saatlerinde yoğunken, diğeri akşam saatlerinde yoğundur.
Resim 3
  • Endüstri özelinde değişkenlik: Bazı değişkenler endüstri dinamikları tarafından belirlenir. Endüstri çeşitliliğinin farklı tipleri bulunabilir. Bazıları, dönemsel olarak tekrar eden ve tahmin edilebilir olaylar olabilirken (Dünya kupası  veya olimpiyatlar), bazıları ise beklenmedik olaylar olabilir. Her türlü durum için ortak olan nokta, kapasitenin mutlaka ihtiyacı karşılayabilecek şekilde ayarlanması, dahası bunun üzerine bir miktar hata payı da koyulmasının gerekliliğidir. Böyle bir durumda, kapasitenin büyük bölümü bir kez daha kullanılmadan bekleyecektir. Güçlü bir çeşitlendirme çalışması, endüstri özelindeki bu yoğunluk farklarından faydalanarak, kapasitenin daha etkin ve verimli kullanılmasına yardımcı olmaktadır.
Resim 4
  • Çoklu kaynak değişkenliği: Hesaplama, depolama vb. kaynaklar genelde beraberinde belirli sınırlamalar getirir. Bir sunucunun hesaplama gücü (CPU), depolama alanı ve benzeri diğer kaynakları limitlidir. Arama yapmak gibi bazı iş yükleri oldukça yüksek CPU gerektirirken, göreceli olarak çok daha az miktarda depolama alanaı gerektirir. E-posta gibi bir iş yükü ise aramanın tam tersine daha fazla depolama alanı gerektirirken, daha az CPU gerektirir. CPU ve depolama için optimize edilmiş sunucular satın alarak kapasite kullanımını düzeltmek veya dengelemek mümkün olabilir. Ancak, böyle bir çözüm verimsiz kapasite kullanımı sorununu tam anlamıyla çözmeye yetmez zira böyle bir çözüm bir yandan sistemdeki esnekliği azaltırken, diğer yandan maliyet artışına sebep olur. Çoklu kaynak değişkenliği, kaynak kullanımı anlamında birbirini tamamlayıcı  rolleri olan iş yüklerinin aynı kaynak havuzu üzerinde çalıştırılması gibi bir çeşitlendirme yapılmadığı taktirde, mevcut kaynakların verimli kullanılamamasına yol açar.
Resim 5
  • Belirsiz büyüme düzenleri: Kurumun gelecekte ihtiyaç duyabileceği kaynak miktarının tahmini ve ilgili kaynağın devreye alınması zor bir süreçtir. Kurumlar, altyapı ihtiyaçlarını gerçekten biliyor olsalar dahi BT yatırımı yapmadan önce üst yönetimden veya karar verici mekanizmalardan onay almaya gerek duyarlar. Büyük çaplı kurumlarda dahi bu durumla karşılaşılır ve firmaların satın almayı tamamlayıp sistemi devreye alması çoğu zaman 6-12 aylık bir züre zarfında gerçekleşir. Kullanıcılar arasında iş yükü çeşitlendirmesi yaparak, beklenenden fazla oranda ihtiyaç duyulan kapasite miktarı, beklenenden az oranda ihtiyaç duyulan kapasite ihtiyacıyla dengelenebilir ve böylece bulut sağlayıcısı bu değişkenliğin etkisini azaltmış olur.
Resim 6
Bulut bilişimin sağladığı en önemli fayda, bahsedilen değişkenler sebebiyle kaynak kullanımında ortaya çıkan verimsizliği ortadan kaldırılabiliyor olmasıdır. Bulut bilişimle birlikte birlikte, kaynakları bir havuzda toplayarak değişkenlikler çeşitlendirme yöntemiyle yok edilebilir. Kaynak havuzu ne kadar büyükse, birleşik talep profili de bir o kadar dengeli, kaynakların toplam kullanım oranı bir o kadar yüksek ve son kullanıcı ihtiyacını karşılayan BT organizasyonunu yaratmak bir o kadar ucuz olur.
Microsoft tarafından; talebin rastgele değişkenliğinin buluttaki sunucu sayısı artırılırken sunucu kullanım üzerine olan teorik etkisini modelleyen bir çalışma gerçekleştirildi. Bu çalışmaya göre, teoride 1000 sunuculuk bir kaynak havuzunda hizmet standardı anlaşmasını ihlal etmeden %90’a varan kullanım oranına ulaşılabiliyor. Bu sonuç, yalnızca değişkenliğin tek kaynağının gelişi güzelik olduğu durumda ve iş yüklerinin fiziksel sunucular arasında herhangi bir kayıp yaşanmadan taşınabildiği durumda geçerlidir. Önemli olan nokta ise; daha yüksek kullanım oranlarının, kaynak havuzu büyüklüğünün arttıkça daha kolay sağlanabiliyor olmasıdır.
Bulut bilişimin talep tarafında sağladığı faydaların altında yatan sebepleri inceledik. Bahsettiğimiz bu sepebler kaynak kullanımını direkt olarak etkilerken, iyi yönetimle önemli maliyet avantajları sağlayabilir. Bulut teknolojisinin talep tarafında sunduğu avantajları bir sonraki yazıda inceleyeceğiz. Bunun yanında, kaynak tarafında kullanım oranlarının artması ile talep tarafında bir sonraki yazıda bahsedilecek olan avantajlar çoklu paylaşımlı uygulama modeliyle birleştiğinde, bulut teknolojisi kurumlar için önemli maliyet avantajlar sağlamaktadır. Çoklu paylaşımlı uygulama modelinin ne olduğuna da bir sonraki yazıda değinilicektir.